Milliyet'ten Sina Koloğlu, Ezel dizisinin finale doğru gittiğini yazdı. Ancak yazarımız Şadan Kaba, Ezel'deki reyting düşüşüne karşın dizinin Türkiye'de yapılmış 'yüzakı' işlerden bir tanesi olduğunu ve henüz çapından hiçbir şey kaybetmediğini yazdı
Ezel'in gücü reytinginde değil, kendinde
Ezel, son haftalarda reyting performansı açısından belli bir düşüş yaşıyor. Sadece reyting ölçümlerini baz alırsanız siz de Sina Koloğlu’nun Ezel hakkında yanıldığı gibi büyük bir yanılgıya düşebilirsiniz. Ezel’in reytingde belli bir daralma yaşamasının kalitesinden feragat etmesiyle, heyecanını veya samimiyetini yitirmesiyle alakası yok. Dizi hakkında yorum yaparken reyting perspektifini bir kenara bırakmak lazım. Yoksa durumunuzun tabelaya göre yorum yapan spor programlarının “acar yorumcu”larından farkı kalmaz.
Önemli reytingler alıp da neredeyse üzerine hiç laf edilmeye lüzum görülmeyen dizilerin olduğu bir dönemde Ezel’i “Elle tutulur bir nedenim yok. Sadece öyle hissediyorum” diyerek eleştirmek doğru olmaz. Bugün için Ezel, hikayesi, oyuncu kalitesi, rejisiyle bugüne kadar Türkiye’de yapılmış “yüzakı” işlerden biri olma ünvanını halen elinde tutuyor. “Ezel, artık finale doğru gidiyor” düşüncesi gerçeği yansıtmıyor. Çünkü, dizi henüz çapından bir şey kaybetmiş değil.
Bununla birlikte tabii ki Ezel’de eleştirilebilecek konular yok değil. Mesela 50. bölümde Kenan Birkan’ın Selma ile buluştuğu sahne çok önemliydi. Kenan Birkan’ın Selma’ya anlattığı hikayede “flashback” sahneler daha ağırlıklı olmalıydı. Önemli ve de bir hayli ilginç olan bu buluşma flashback görüntüler eşliğinde daha etkin bir biçimde işlenebilirdi.
Ayrıca, Ezel’de Kenan Birkan cephesiyle yaşanan düşmanlığın derinliğinin korunmaya çalışılması da önemli. Aradaki çatışmanın bir oyuna dönüşmesinin önü mutlaka alınmalı. Gerekirse bazı oyuncular gözden bile çıkarılmalı diye düşünüyorum.
Sevgili Sina Koloğlu, Ezel’le ilgili yazısında “Dedim ya çok kolay tüketilen dizilerden değildi ‘Ezel’. Ama bizdeki şartlar bir senede bu diziyi tüketti. Hiç sevmem ‘Ben demiştim’ demeyi. Ama tam da cuk oturmuş yani!” diye yazmış.
Bence, Sina Koloğlu, “ben demiştim” demek için çok acele etmiş.